Gençlik Hatası


    Genç ve yetişkin olma yolunda pek de emin olmayan adımlarla ilerleyen herkese tekrardan merhaba!

Nedir bu gençlik hatası? İsmine bakacak olursak, gençlikte olan biten her şey gibi biraz saçma biraz da eğitici bir şey gibi görünüyor bana. Yaptığımız hataları, gençliğimizde biriktirmeye başlayıp yetişkinliğimizde de onların ait oldukları rafları aramakla uğraşıyoruz. -ailelerimizin gençliğine denk gelen dönemlerinde, bizim üzerimizde yaptıkları hatalardan şimdilik bahsetmiyorum. Kişisel gelişim seminerinde değiliz neticede- 
    Ben de sanırım geçtiğimiz hafta bu hataları nereye konumlandıracağımı bulmakla epey uğraştım. -bir de asla kafayı yiyip Zehra ve Vesileyle sabahlara kadar konuşmamışız gibi anlatmalarım yok mu...- uzun uğraşlarımız sonunda, üzerine yoğunlaşmam gereken kilit soru şuydu; Hatalarımızla nasıl barışıyoruz? 
    
    Telefon faturamızı aşmamızı sağlayan telefon konuşmalarının sonunda, bunun herkes için tek bir yolu olmadığı kanısına vardım. Zehra hatalarıyla barışmak için, bu hataların kendilerinin bir hata olduğunu ona kanıtlamalarını beklerdi öncesinde. -çok fazla hata dedim küçük bir nefes molası- başka insanlara hata gibi görünecek her şeyin dibini sıyırıp ekmek bandıktan sonra "kanka ben baya üzülüyorum hata yapıyor olabilir miyim?" noktasına ittire kaktıra da olsa mutlaka gelirdi. Bense, muhtemel hata gibi görünen her şeyden kendimi sakınarak yaşamıştım uzun bir süre. Şöyle anlatabilirim ki, "Ben böyle bir şey yapmazdım şimdi bununla ne yapacağım?" sorusuyla bakıştığımız ana kadar ben, bırakın ekmek banmayı, ekmeğimin bile kalmadığını fark etmemiştim. 
   
     Sonuç olarak, hayat ikimizi de ortak bir noktada buluşturup, hatalarımızla yüzleştirdiğinde ise artık onlarla ne yapacağımıza karar vermemiz gerekiyordu. -dürüst olmak gerekirse Zehra bu işi benden daha iyi kıvırdı- 
    Öyle ya da böyle geldiğim noktada hatalarıma, bugün eğer 'ben' olduysam, öncesinde yaptığım hataların da bunda payı var olarak bakmaya başladım. 
Geçmişe dönüp onları telafi edemem, hatta geçmişe dönsem kesin yine aynı kararları verirdim. -yuh be hiç mi ders çıkarmadın dediğinizi duyar gibi oldum- Aslında demek istediğim şu ki, şimdiki donanımımla geçmişe dönemem. Bu yüzden de geçmiş hep aynı kalacak ama ben aynı kalmadım ve bu halimden de çok memnunum. Şöyle metaforize etmek istiyorum; bir arabanın kırmızı olduğunu, hatta o arabanın hala kırmızı olduğunu kim söylerse söylesin, o araba kapının önünden geçene kadar, arabadan başkası onun kırmızı olup olmadığını kanıtlayamaz. Özetleyecek olursam, beni kırmızı hatırlayan herkese kötü bir haberim var...
    
    Geçen haftanın yorumlarına da kulak verecek olursam eğer, evet kesinlikle size katılıyorum. "Gençlik" özlemle andığımız, kıymetini anladığımızda ise büyümek için sabırsızlandığımıza hayıflandığımız bir olgu. 
Gençlik ve yetişkinlik arasında sıkışmış bir birey olarak şunu söyleyebilirim ki; hayat, biraz özlem ve biraz mahcubiyetle andığımız 'gençlik hatalarımızla' güzel. -hayır kesinlikle bundan bir hafta önce o hatalara falan sövmüyordum- 
    Toplayacak olursam; kazandığım kaybettiğim tüm arkadaşlıklarım, işlerim, ilişkilerim kendime dair anlatacak olduğum her anımda yer alacaklar. İstesek de istemesek de bizi var eden şey onların bir bütünü. 
Beni rahatsız eden 'gençlik hatalarıma' verebileceğim tek cevap şu an olduğum kişiden başka bir şey değil. Çünkü daha iyi hatalar yapana kadar, şu an olduğum kişinin daha iyisi olamayacağım. 
    Ben hatalarımı, bugün olduğum kişiyle aramdaki bir köprü gibi görüyorum. Peki ya sizin için gençlik, hatalarıyla da güzel midir? Siz hatalarınızla nasıl barıştınız ya da barışacaksınız? 
  Haftaya görüşmek üzere. :*

Yorumlar

  1. Hayatta geçmişi değiştiremem alegorisi bence insanlara öğretilmiş en tutarlı çaresizlik. Biz insanlar yapılan hataların kabul görmesi konusunda çok ısrarcıyız. Ama burda büyük bir hata var. Kabul etmek, hata üzerindeki tüm gücünden vazgeçmek anlamına geliyor. Evet; geçmişi değiştiremem belki; ama emin ol hatayı yok edebilirim. Bunun için bir örnek üzerinde durmak istiyorum. Bir filmden kesit. Bir kişi Satranç tahtası önünde satranç oyunu ve olasılıklar üzerine bilgiler veriyor. Bilgiler pek önemli değil. Önemli noktası sayılamayacak kadar çok olasılık olduğu. Bu oyunu bir yerde tahmin edilemez kılıyor. Ama çok önemli bir avantaj da sağlıyor oyuncuya. Yaptığın bir hatayı düzeltmek adına da sayılamayacak kadar yol var. Her hata -ama her hata- varlık varlığını sürdürdüğü sürece yok hükmüne getirilebilir. Evet ilk hamle çok önemli. Oyunun- yani senin kaderin- buna bağlı biraz. Gel gelelim oyunun devamı senin kaderin. Ve tek yetkili sensin. Deneyim bence bir sondur özgür iradede. İnsanlık bundan fazlasını başarabilir nefes aldıkça

    YanıtlaSil
  2. Sevgili okuyucum. Yapılan hataların kabul görmesi konusundaki ısrarcılığımıza değilmen çok güzel oldu. Aslında tam olarak da buradan çıkış olduğunu ifade etmek istediğim bir bölümdü. Sanıyorum hepimiz bu yolda mutlaka geçmişimizden ders çıkarmaya çalışırken en az bir kez olsun geçmişe gözümüzün dalıp gitmişliği olmuştur. Bu kısımda, tam da satranç tahtasında olduğu gibi iki ihtimal doğuyor; geçmişin mağlubu olduğunu kabul etmek ya da o geleceğin galibi olmak. Önümüzdeki hamlelerin hala var olduğunu ve geçmiş hataların yok hükmüne getirilebileceği gücünün ellerimizde olduğunu fark etmek her zaman kolay olmuyor. -Mesela ben bunu fark ettiğimde Arşimet gibi iç dünyamda heyecanla koşturmaya başlamıştım- Yetişkinliğin temellerini atarken, o hatalarla ne yapacağına karar vermek, gelecekte kim olacağımıza karar verdiğimiz kritik kararlardan bir tanesi kesinlikle. Hep birlikte, elimizdeki gücü fark etmemiz dileğiyle.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar