"Neden Benim Başıma Geliyor?"

 

    Genç ve yetişkin olma yolunda pek de emin olmayan adımlarla ilerleyen herkese tekrardan merhaba!

    Her şeyin yolunda gittiğini düşünürken, bir anda durup "Neden benim başıma geliyor?" diye sorduğunuz oldu mu? Ya da "Sorun acaba bende mi?" diye düşünerek, tavanla bakışarak geçirdiğiniz romantik dakikalar? Hayatımızın ne kadarı bizim seçimlerimizle oluşmuş durumda?

    Genç ve yetişkin olma yolculuğundan bahsettiğimiz bu sayfada bu hafta biraz daha gerileyip ergenliğimize kadar gideceğiz. -sakin olun! O hormonel dalgalanmalar orda kaldı ve bir arkadaşa bakıp çıkacağız sadece- hemen hemen hepimiz on sekiz yaşındaki o ergenin seçtiği bölümleri okuduk, o ergenin kurduğu arkadaşlıklarla veya ilişkilerle yolumuza devam ettik. Bazılarımız o ergenle o kadar farklı kişiler haline gelmişlerdi ki, ne arkadaşlıkları ne de o lise aşkları, yaşamını bu yeni bedende sürdürmeyi başaramadan tarihteki yerini aldı. Bazı insanların ne kadar da .... gibi insanlar olduklarından bahsederken 
-boşluğu gündelik dilinize en uygun şekilde doldurabilirsiniz- bu insanların hayatımıza girmesinde payımız olup olmadığını düşündünüz mü hiç?

    Aramızda kilometreler olmasına rağmen bu hafta, hepimizin sorguladığı çeşitli "Neden?" sorusu gündemdeydi. Mesela, bu soru zarfını yerleştirdiğiniz cümleye göre; ulaşacağınız olası cevaplar da korkunç bir çeşitlilik kazanıyor. 

    Evlenmiş arkadaşlarım neden evlendiklerini, -henüz cevabını bulamadık- yeni mezunlar neden bu bölümü seçtiklerini, boşananlar ilişkilerinin neden yürümediğini, hala ilişki yapmamış olanlarsa -başarısız deneyimler de bu kategoriye dahil olsun çünkü sonsuz bir soru silsilesi bu- neden ilişkilerinin olmadığını sorgular vaziyetteler. Anlayacağınız, gençlikten yetişkinliğe geçerken, peşinden koştuğumuz, hatta kendimize dair bize ne diyeceğini merak ettiğimiz kocaman birer "NEDEN?" sorusuyuz. 

    Varoluşsal sancıların ve kimlik bunalımlarının sultanı olan genç/yetişkinlik için şunu söyleyebilirim ki, hepimiz farklı yollar seçtik belki ama tercih etmediğiniz o yolu yürüyen biri de en az sizin kadar bu bunalımı yaşıyor. Yalnız değilsiniz! -kamu spotu- 

    Faturamızı aştığımız için, ses kayıtları üzerinden yürüttüğümüz bu tartışmamızda bir kaç noktada ayrılıyorduk. Tercihlerimizin 'neden'lerini sorgularken, ben bunların sebebinin kendimizden kaynaklandığını; Vesile, dış dünyanın bize dayattığı mecburiyetlerimiz olduğunu, Zehra ise çoğunlukta dış dünyadan dayatılmış olsa bile tercih edenin yine temelde kendimize dayandığını savundu. -Bilimsel bir makale okumuyorsunuz hemen toparlıyorum- 

    Kısaca özetlemek için romantik bir ilişkiniz olduğunu varsayalım. Karşıdaki kişinin problemli olması sadece onu değil sizi de, sürekli problem çözmeye çalışan başka bir cins problemli birey yapmış oluyor.
-kafalar karıştıysa doğru yoldayız- Vesile'nin savunduğu yerden ise, bir şeyler beklemediğin bir anda olduğunda, inandırılan kişi senken bu nasıl senin kontrolünde olabilir ki sorusunu doğuruyor. Zehra buna cevap olarak "İnanıp inanmamak hala senin elinde." cevabını savunarak uykumuzun gelmesiyle tartışmamızı kapattık. -tabi bu kadar kısa sürmedi bir süre beynimin soğumasını beklemem gerekti- 

    Toparlayacak olursam; bu hafta başımıza gelenlerin 'neden'lerini sorgularken, bunun sebebini biraz kendimizde, biraz karşımızdakinde, biraz da yaşanan olayın neden yaşanmış olabileceği üzerinde durulmasının iyi bir fikir olacağını düşündüm. Başımıza gelen olayların nedenleri, seçimlerimizin temel sebepleri... Aslında hepsi kendimize dair bize bir şeyler anlatıyorlar bence. Sadece yanlış insanları buluyor olamayız, sadece yanlış işin içinde kendimizi bulmuş olamayız. Neden hala orda kalmaya devam ediyorum? Memnun değilsem neden inanmayı tercih ettim? 

    Bazen konfor alanımızdan çıkmak, o acıyı çekmek, kendimizi kabul etmek gerekiyor belki de. Yani bazen kendi sorumluluk alamayışlarınızı seçtiğiniz kişide gördüğünüzde, en çok sorumluluk alamayışından şikayet ederken bulursunuz kendinizi. Veya bazen sadece bir terapiye ihtiyaç duyarsınız ama bir bakmışsınız terapist siz olmuşsunuz. Doğal olarak, bunları değiştirmektense görmezden gelmek bazen hepimize daha kolay görünür. Ben halletmem gereken şeyleri ısrarla kendime çektiğimi fark ettim. Halletmem gerektiğini düşündüğüm çok da zorlanacağımı bildiğim her durumun içine kendimi bilinçdışı olarak iteklediğimi fark ediyorum. Her ne kadar süreç boyunca hayıflansam da, sonunda gelen farkındalık hissi, o "Aha!" anı, her şeye değiyor.
-yatırım tavsiyesi değildir.-

    Biz buna günler ve geceler harcadıktan sonra kendimize şimdilik yeteceğini düşündüğümüz sonuçlara ulaştık. Ama sizin sürecinizin katkılarının da etkili olacağını düşünüyoruz. Sizin "Neden"leriniz neler? Sizce ne kadarı sizin seçiminiz? Yoksa siz de, dışardan dayatıldığı sürece seçeneğinin kalmadığını düşünenlerden misiniz?

Yorumlar

  1. Selamlar öncelikle sayın başlık bulucu ve yönlendirici Hanımefendi. Açıkçası sizin yazdıklarınızı okumaktan keyif alıyorum. Çok farklı düşünme yöntemlerini tercih etsek de günümüzde tartışma kültürü pek nadir bulunan bir şey. Kattığınız değer için-hayata- teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca kişiliğimden bağımsız , bilinmeyen olarak yazmak ; en azından biz okuyucularınız için konforlu bir durum. Neyse. Neden sorusu binlerce yıldır cevabı değişen ve aslında bu değişiklik karşısında hep yanılmıştık hissi yaşatan bir soru. Bir olay ya da durumun gerçekleşmesine sebep olan parametreler sonsuz sayıda olduğu için aslında pek de nesnel bir cevabı olmuyor neden sorusunun. Kendini beğenmiş düşünürlerin yaptığı gibi tartışmaya kapalı olmalıdır demiyorum. Ama her cevap başka bir neden sorusu doğuracağı için pek de mümkün gözükmüyor sonuç bölümünde durmak. Onun dışında belirli koşulları olan biz insan evlatları bu soruyu bizi tatmin edecek şekilde cevaplama şansına da sahibiz. Bir yerde bu soruya karşı kayıtsız kalmamızı da aslında bu yeterlilik noktası sağlıyor. Neden ben? Gibi bir soru bencil ve bulunduğu konumdan memnun olmama durumu sorusu gibi biraz. Çünkü çok az düşünme ile bu sorunun cevabının seni tatmin edecek kısmını bulabilirsin aslında. Bence sorun geldiğimiz durumda bu hisse tabii olduktan sonra nasıl davrandığımız. Burda deneyimli kişilik özelliklileri ile harmanlama kısmı başlıyor çünkü. Ben bir çok yüzü olan ana herkese aynı yüzü gösteren biriyim. O yüzden binlerce cevabım var deneyimsel olarak :) söylemeye değer bulduğum, görünen yüzümü tanımlayan birkaç cevabı sunuyorum sadece. Bu konu ve Zehra Hanım ile yaptığınız tartışmadan yola çıkarak aslında siz ve Zehra hanım hakkında belirli fikirler sağlıyorsunuz biz okurlara. Böyle öznel ve değişken konuları seçerek, kişiliğiniz temel bilgilerinize sunuyorsunuz :) kısacası hayat denilen bu kovana çubuk sokmayı sevenler derneği başkanı olmaya adaysınız. Bir de küçük bir dilekle sonlandırayım bu uzun ve her cümlesi birbirinden bağımsız yazıyı :) merak size çok yakışıyor. Gözünüzdeki alev hiç sönmesin. Aramaya devam…

    YanıtlaSil
  2. Sevgili okurum, öncelikle emeğin için teşekkür ederim. "Neden" sorusunun yüzyıllardır insan hayatında edindiği yerden bu yüzyıla kalanlarla ve kattıklarımızla devam ediyoruz. En azından benim yolculuğumda fazla yer kaplayan bu soruyla herkesin bolca uğraştığını görüyor olmak, her birimize yalnız olmadığımızı ve konuşabileceğimizi gösteriyordur umarım. Bakış açılarınızla ve sorularınıza yanımızda olmanız çok değerli. Aramaya gönül veren kimsenin yalnız kalmaması dileğiyle.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar