Saçlarına Aklar Düşenler
Genç yetişkin olma yolunda pek de emin olmayan adımlarla ilerleyen herkese tekrar merhaba! Bu hafta, aynada harcanan birkaç dakikalık mesai sonrasında, birlik olmanın güç olduğunu keşfetmiş beyaz saç tellerimle yüzleşmek durumunda kaldım. -bu süreci avcı toplayıcıdan yerleşik yaşama geçmek gibi düşünebilirsiniz- Gençliğimin sonbaharında "birlikten güç doğar" felsefesiyle bir arada toplanmaya karar veren, renk pigmentlerinden yoksun tellerin kalabalıklaştığını görmek ufak bir sarsıntıya yol açtı.
Ömrünün ilk çeyreğinde saçlarına aklar düşenler anlayacaktır beni. Gün geçtikçe artan; geç mi kalıyorum? Yeni bir şey mi denesem? Geleceğim ne olacak? Vb. Sadece ülkemizin gençlerine has olup olmadığından emin olmadığım sorularla hepimiz en azından bir telini beyazlatmıştır diye düşünüyorum.
Kimimiz gençliğin ilk basamaklarını kendisiyle mücadele ederek tırmanırken, kimisi kendisine sıra gelemeden ailesiyle bir mücadeleye girmek zorunda kalıyor. Kimimiz özgürlük mücadelemizi aile evinde kimimiz oradan çıktığımızda verdik. Bazılarımız evliliğin özgürlük getireceğine güvendi, bazılarımız da gideyim de hangi bölüm olursa olsun dedi belki de. Peki gerçekten "özgür" olabildik mi? Bizim bunlardan başka prangalarımız yok muydu? -birazdan çocukluğunuza ineceğiz kemerlerinizin takılı olduğundan emin olun-
Çocukluktan ergenliğe geçerken verdiğimiz kimlik mücadelesi... Bunun, olmak istediğiniz kişiyi dışarı çıkarmak için verdiğiniz bir mücadele olduğunu söyleseler yine aynı şeyi mi yapardınız mesela?
Peki ergen Büşra'yla genç Büşra'nın el ele verip de yetişkin Büşra'nın hayatı için bazı kararlar aldığını düşündüğümüzde? -korku filmi falan mı yazsam? Yeterince içimiz ürperdiyse tam gaz devam ediyoruz-
Bugün, ne genç ne de yetişkin olduğum yaşımda köprünün ortasında durmuş iki tarafa da bakıyor gibi hissediyorum. Ergenliğimden bu yanı içerisine alan kara parçasına bakıyorum. Koşuşturma, kavga, mücadele, göz yaşı ve bir düzine hayat dersi koymuş önüme taşımam için. Yetişkinliğe bakıyorum, bomboş tertemiz bir sayfa... O boşluğu gören kaç kişiyiz bilmiyorum ama bizi ürperten bu boşluğun rüzgarı bence. Çünkü kulağınızı okşayıp geçerken fısıldıyor; "Ne getiriyorsan o olacağım." -bir kahve molası vermem lazım tansiyonum falan her şeyim düştü-
Özgürlük dedik ya. İçimizdekileri özgür bırakmak, bağımlılıklarımızdan özgürleşmek gibi gibi... Bu taraftan kendim adına hiç hoş olmayan haberlerim var. İçimdeki prangalarımla tam bu köprünün ortasında tanıştım!
Eminim hepimiz bugüne gelene kadar, gücümüzü zorlayan deneyimleri atlattık. Başarılı veya başarısız, elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı bilerek bir takım kazanımlarla çıktık. Dışarıdan gelen zorlukların üzerinden bir bir geldiğimize inanıyorum. Ufak tefek kalanlarla mücadele etmek de bir yerden sonra çerez geliyor zaten. Peki köprünün ortasında dışardan değil de içinizden gelen zorlukla burun burunaysanız?
Kendi sesinizin başarısız olduğunuzu söylediği oldu mu? Kendi sesinizden, içeriden bir yerden alaycılıkla gülen bir ses duydunuz mu? "Sen mi yapacaksın? Ee bunu yaptın da ne oldu? Sen buna başarı mı diyorsun? Yapabildiğin bu kadarı mı?" ve en nihayetinde, ayağınıza o prangayı kendi ellerinizle takmanıza sebep olan ilk başarısızlığınızda gelen o iç ses yorumu; "Senden de bu beklenirdi zaten."
Şunu söyleyebilirim ki; köprünün ortasında kaldığınızda Simurg gibi, kendinizi bulmaktan başka şansınız kalmıyor. Orada durduğunuzda o sesi dinlemek için çok vaktiniz oluyor. Paniklemek yerine iyice dinleyin. O ses gerçekten sizin mi? Dikkatle dinlediğinizde arkada kimin sesi var? Nasıl öğrendiniz bu cümleyi? Bunun doğru olduğuna nerede inandınız? En önemlisi, yetişkinliğin boş sayfalarına bunları taşımak istiyor musunuz?
Açıkça söylemek gerekirse ben hala bu kavganın galibi olabilmiş değilim. Bir keşiş gibi oturdum köprünün ortasına, bana ait olmayan inançları akan suya bırakmaya ikna etmeye çalışıyorum kendimi.
Bazılarımızın yirmilerinin sonuna doğru boşanmış olması, bazılarımızın yeniden sınava giriyor olması, batan işi tekrar batırmaktan korkmadan baştan başlayan herkes, belki bu savaşın galibi olmuş olanlardır. Genç-Yetişkin arasındaki o ufak çizginin köprüsünde yapmak zorunda değilsiniz elbette bunu ama her nerede yapmış olursanız olun, mücadelenizi can-ı gönülden tebrik ediyorum.
Yalnız olmadığıma inanıyor ve tavsiyelerinizi büyük bir merakla bekliyorum. Köprünün ortasında kalanlara bu inançları nasıl bırakacakları konusunda tavsiyeniz var mı? Bu inançları-sesleri suya bırakmak niye bu kadar zor? En önemlisi de, buradan sonrası nasıl?
Beni başarışız olacağıma inandıran sesin sahiden benim sesim olduğuna inanırdım fakat "nasıl öğrendiniz" kısmını okuyunca taşlar yerine oturdu. Bugünün en güzel farkındalığı, eline sağlık.
YanıtlaSil